VİDEOLARİNGOSTROBOSKOPİ
Ses telleri ve larengeal yapıların ayrıntılı inceleme işlemidir. Fonasyon sırasında CV’lerin fundamental frekansı, larengeal mikrofonlar ile sisteme aktarılır. Stroboskop üzerindeki zenon ışık kaynağının, Fundamental frekans ile aynı frekansta, ses telleri üzerine ışık çakmaları göndermesi ile siklusun her fazı, milisaniye düzeyinde incelenebilmektedir
Elde edilen görüntüler sisteme kayıt edilebilmekte ve hasta ile birlikte klinisyene bilgi akışı sağlanabilmektedir.
Değerlendirilen hasta gurubu;
Kulak burun boğaz hekimi tarafından muayenesi yapılmış ve ön tanılı olarak;
Ses kısıklığı yakınması ile gelen ve CV’lerin ayrıntılı incelenmesi gereken hastalar,
CV paralizili hastalar ve Larengeal yapılarının ayrıntılı incelenmesi gereken hastalar, birimimizce değerlendirilmektedir.
SES ANALİZİ
Ses laboratuarı ortamında, bilgisayarlı ses analiz cihazında, sesin 22 ayrı özelliğinin incelenmesi işlemidir.
Sesin Fundamental Frekansı,Jitter ve tüm frekansiyel özellikleri, shimmer ve sesin tüm amplitüd özellikleri, sesteki hava kaçağı, sesin gürlüğü, parlaklğı, tremor özellikleri ayrıntılı olarak birimimizce incelenebilmektedir
Öngörülen süre zarfında hastadan sabit frekans ve şiddette ‘a’ fonasyonu oluşturması istenmektedir. Bu ses bilgisayar ortamında kaydedilerek analiz edilir. Sonuçlar hem görsel hem de işitsel olarak feedback sağlar. Yazdırılarak hastaya ve klinisyene bilgi akışı sağlanabilmektedir.
Birimimizde, her ses terapisi seansından önce akustik ve aerodinamik ses analizi yapılmakta ve gelişmeler açısından geri bildirim sağlanmaktadır.
Değerlendirilen hasta grubu;
Kulak burun boğaz hekimi tarafından muayenesi yapılmış ve ön tanılı olarak;
Ses kısıklığı yakınması olan tüm hastalara uygulanabilmektedir.
Ses terapi seanslarının başında ses analizi yapılmaktadır.
SES TERAPİSİ
Ses sağlığının geri kazanılması yada korunması adına uygulanan rehabilitasyon programıdır.
Birimimizde, tedavinin süresi, patolojinin derecesine, tipine ve özelliğine göre değişiklik göstermekle beraber, minimum 5 seans ses terapisi uygulanmaktadır. Bu tedavi ev programı ile de desteklenmektedir.
Tedavi edilen hasta grubu;
Kulak burun boğaz hekimi tarafından muayenesi yapılmış ve ön tanılı olarak;
CV nodülü
Fonksiyonel ses kısıklıkları,
Posteperatif Ses Rehabilitasyonu. (CV kist, polip, granülom, CV sulcus hataları vb.)
CV paralizili hastalar, postoperatif CV medializasyonu uygulanan hastalar,
Ses sanatçıları
Koruma amaçlı olarak, sesini çok yoğun kullanmak zorunda olan kişiler de, birimimizce tedavi edilmektedir.
KONUŞMA AKICILIĞI BOZUKLUĞU VE REHABLİTASYONU
Birimimize konuşma akıcılığının geri kazandırılması ile ilgili tedaviler uygulanmaktadır.
Tedavinin etkinliğinin artırılabilmesi için, hastanın 20 yaşını geçmemiş olması ve okuma yazma biliyor olması önemlidir.
Birimimizde; takılma problemli hastalar için bilgisayar ile tedavi programlarının yanında en çok kabul gören ve sonuç alınabilen teknikler uygulanmaktadır.
Ses Hastalıkları ve Ses Kısıklığı Hakkında
Ses kısıklığının çeşitli nedenleri vardır. Bunların çoğu ciddi sağlık problemlerine neden olmazlar ve kısa sürede düzelirler. Ses kısıklığının en sık nedeni "akut larenjit"tir. Akut larenjit, soğuk algınlığı ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında, ya da aşırı bağırmaktan kaynaklanan ses zorlamalarında ortaya çıkar. Genellikle bir - iki hafta içinde ses normale döner.
Daha uzun süreli ses kısıklıklarının nedeni genellikle sesin uzun süreyle aşırı ve zorlanarak kullanılmasıdır. Bu tür ses kullanma alışkanlığı, ses telleri üzerinde nodül adı verilen ve ses kısıklığına neden olan küçük şişliklerin ortaya çıkmasına neden olur. Nodüller genellikle sesini profesyonel nedenlerle uzun süre, ancak hatalı teknikle kullanan kişilerde (şarkıcılar, öğretmenler, politikacılar gibi) görülür. Ses tellerinin birbirlerine sürekli normalden fazla kuvvetle çarpmasına bağlı olarak gelişen nodüller, ses eğitimi ile ses kullanma alışkanlığı düzeltilmediği sürece kendiliğinden kaybolmazlar. Aşırı bağırmayı takiben gelişen akut larenjit sırasında ses teli içine küçük kanamalar meydana gelebilir; bu aşamada ses dinlendirilmediği taktirde bu kanama polip adı verilen tek taraflı ses teli şişliklerine dönüşebilir ve sürekli ses kısıklığı nedeni olur.
Erişkinlerde ses kısıklığının sık görülen nedenlerinden birisi de yemek borusu ile midenin birleştiği noktadaki bir adelenin zayıflığına bağlı olarak, mide içindeki asitli sıvının yemek borusundan gırtlak seviyesine yükselerek ses tellerini tahriş etmesidir; buna larengofarengeal reflü adı verilmektedir. Ses kısıklığı özellikle sabahları fazladır ve gün içinde azalır. Ses kısıklığı ile birlikte boğazda takılma, yabancı bir madde varmış hissi ve sık boğaz temizleme alışkanlığı da sık görülen belirtilerdir. Reflü nedeniyle ses kısıklığı olan hastaların pek çoğunda mide ile ilgili şikayetler yoktur.
Sigara, ses kısıklığının bir diğer nedenidir. Sigara, gırtlak ve boğaz kanserlerinin gelişmesinde önemli bir risk faktörü olduğundan düzelmeyen ses kısıklığı olan ve sigara içen kişilerin bir Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları uzmanına muayene olmaları gerekir.
Ses kısıklığının daha nadir nedenleri arasında allerji, guatr ve sinir sistemi hastalıkları sayılabilir. Birçok insanda doğal yaşlanma ile birlikte bir miktar ses kısıklığı ortaya çıkabilir.
SES KISIKLIĞI NEDİR?
Ses kısıklığı, sesteki anormal değişiklikleri ifade eder. Ses kısılması olduğunda ses fısıltılı, kaba, çatallı, zorlanmış olarak duyulabilir, sesin şiddetinde veya tonunda değişiklik olabilir. Sesteki değişiklikler genellikle ses telleriyle ilgili bozukluklara bağlıdır. Ses telleri gırtlakta (larenks) bulunur. Konuşma sırasında titreşirler. Böylece ses oluşumunun ilk basamağı gerçekleşir. Bu titreşimin sayısı, kadınlarda ortalama 200-300/sn, erkeklerde ise 100-150/sn aralığında değişir. Nefes alma sırasında ise ses telleri açılır.
NELERE DİKKAT ETMELİYİM
Ses kısıklığının olmaması veya olursa da kolay iyileşmesi için hastanın dikkat edeceği bazı durumlar vardır. Bunlara arasında şunlar sayılabilir:
• Sigara ve alkol kullanılmaması (sigaranın rolü çok daha fazladır)
• Sesin doğru tonda, kalınlaştırma ve inceltmeleri fazla yapmadan, kullanılması
• Çok uzun süre konuşmaktan kaçınılması
• Diaframı kullanarak, gırtlak kaslarını çok yormadan konuşulması
• Bol su içilmesi
• Boğaz temizleme hareketini yapmaktan kaçınılması
• Mideden asit kaçağın olan hastalar için akşam saatlerinde çay, kahve, kola, alkol alınmaması, mideyi dolduracak kadar yemek yenmemesi, yemek yiyip hemen yatılmaması, yüksek yastıkta yatılması
• Bulunduğunuz ortamın nemi ve ısısının uygun olması
Ses kısıklığı en çok kimlerde görülüyor, görülme sıklığı nedir?
Bütün insanlar hayatlarında mutlaka bir kaç kez ses kısıklığı yaşayacaklardır. Bu ses kısıklıkları bebekte ya da 80 yaşındayken olabildiği gibi bir kaç saat sürebilirken tüm yaşam boyu kalıcı da olabilir. Ses bozukluklarının görülme sıklığı ile ilgili araştırmalar çok az yapılmış durumda ve gerçekleri yansıtmaktan uzak çünkü bir çok ses bozukluğu sorunu eczaneden alınan pastillerle geçiştiriliyor. Toplumda rastlanma sıklığını sağlıklı olarak bilemesek de hangi hastalıklara daha çok yakalanıldığını biliyoruz. Yapılan çeşitli araştırmalar sesi kötü kullanmaya bağlı nodül-polip-ödem gibi hastalıklarla, sigarayla ilişklendirilen kroniklarenjit-lökoplazi-kanser gibi hastalıkların en yaygın ses hastalıkları olduğunu ortaya koymuş durumda. Bu tip hastalıkların ardından en çok ses teli felçleri ve psikojenik-fonksiyonel ses bozuklukları geliyor. Bu hastalıkların rastlanma sıklığı yaşa ve cinse göre çok değşmekle beraber genelleme yapılırsa ses bozukluklarına en çok 25-65 yaşları arasında rastlanmaktadır.
Ses KısıklığınınSebepleri nelerdir?
Ses kısıklığı temel olarak iki ayrı kategoriye ayrılabilir. Bunlardan birincisi akut (ani gelişen), diğeri ise kronik (müzminleşmiş) ses kısıklığıdır.
Akut ses kısıklıkları genelikle gırtlaktaki bölgesel enflamasyonlar (örneğin akut larenjit) sonucunda oluşurlar. Etken çoğunlukla virüsler, sesin hatalı veya aşırı kullanımı ve sigara kullanımıdır. Kronik ses kısıklıkları ise ses teli polibi, ses teli nodülü, gırtlağın kötü hastalıkları, nörolojik bozukluklar, sigara kullanımına bağlı kronik irritasyon, mideden gelen asit kaçağı veya herhangi bir patolojik durum olmaksızın fonksiyonel nedenlerle olabilir.
Ses kısıklığının bir başka sınıflandırma şekli ise organik bir patolojinin bulunup bulunmamasına göre yapılır. Bu durumu kısaca organik ve fonksiyonel ses kısıklığı nedenleri diye de ayırabiliriz.
Organik Ses Kısıklığı Nedenleri
a) İnfeksiyöz Enflamatuar:
• Akut viral larenjit
• Bakteriyel trakeit/larenjit
• Larengotrakeobronşit
b) Non-infeksiyöz Enflamatuar:
• Larengofarengeal reflü
• Sigara irritasyonu
• Kronik öksürük
c) Travma (dıştan gırtlağa gelen travma
d) Tümörler
• İyi huylu olanlar (kistler, ses teli polipleri, papillomlar, kondromlar, lipom, hemanjioma, nörofibrom)
• Kötü huylu olanlar (kanserler)
e) Sistemik:
• Hormonal bozukluklar (hipotiroidi, virulizasyon)
• Hastalıklar (romatoid artrit, sistemik lupus eritematosus, sarkoidoz, Wegener granülomatozu, tüberküloz, sifiliz, amiloidoz, pemfigus)
f) Nörolojik:
• Santral lezyonlar (kanamalar, kafa travması, multiple skleroz, nöral tümörler, Guillain Barre Sendromu)
• Periferik lezyonlar (tümörler, cerrahi; özellikle tiroid ve kardiyovasküler cerrahi, kardiyak ve nöromüsküler hastalıklar; aort anevrizması, myastenia gravis, spastik disfoni)
Fonksiyonel Ses Kısıklığı Nedenleri
a) Psikojenik Disfoni (histerik afonisi)
b) Habitüel Disfoni
c) Ventriküler Disfoni
Fonksiyonel ses kısıklığı, gırtlakta organik bir patoloji olmadan ses kısıklığını ifade eder. Fonksiyonel ses kısıklığı, emosyonel durum veya kişilik özellikleri ile ilgili olarak ortaya çıkabilir. Değişik şekillerde görülebilir. Bunlardan Psikojenik Disfoni psişik nedenlerle veya kandırma amacı ile ortaya çıkan ses bozukluğudur. Organik bir neden yoktur. Genellikle kadınlarda görülen bu durum sıklıkla akut bir psişik travmayı izler. Hasta ani gelişen ses kaybından şikayetçidir. Fısıltı ile konuşma yetenekleri genellikle korunur. Gırtlak muayenesi normaldir. Öksürürken çıkan ses tamamen normaldir. Tedavide hastanın psişik durumunun düzeltilmesine çalışılır. Ses kısıklığının bir hastalığa bağlı olmadığı ve psikolojik olduğu söylenmelidir.
Habitüel disfoninin psikojenik disfoniden farkı ani olarak ortaya çıkmaması ve psişik travmadan çok hastanın kişilik özelliklerinden ve alışkanlıklarından dolayı olmasıdır. Hiperkinetik ve hipokinetik alt tipleri vardır. Hiperkinetikte gırtlak muayenesinde aşırı kasılmalar vardır. Konuşma sırasında boyun venlerinde genişleme ve boyun kaslarında kasılmalar izlenir. Tedavide davranış ve ses eğitimi yapılmalıdır. Tedavinin başarısında hasta motivasyonu çok önemlidir. Hipokinetikte gırtlak hareketleri konuşma için yeterli değildir. Genellikle sıkılgan, utangaç ve gelişmemiş kişilikli insanlarda görülür. Ses alçak ve güçsüzdür. Gırtlak muayenesinde ses tellerinin tam olarak kapanmadığı görülür. Tedavide ses eğitimi ve psikoterapi uygulanır. Ancak başarı oranı hiperkinetik disfoniye oranla daha düşüktür.
Ventriküler disfoni ise konuşmanın gerçek ses telleri yerine yalancı ses tellerinin titreşimi sonucu oluşmasıdır. Daha çok ses tellerinin, geçirilmiş bir ses teli felci, ışın tedavisi sonrası veya psikojenik sebeplerle yetersiz çalışması sonucunda ortaya çıkar. Tedavi konuşma terapisi ile yapılır. Bazı vakalarda tedavi amacı ile yalancı ses tellerinin lazer ile eksizyonu yapılabilmektedir.
Akut Viral Larenjit
Genelikle burun, paranazal sinüsler ve farenksteki akut bir infeksiyona sekonder olarak ortaya çıkar. Damlacık yolu ile bulaşır ve en sık adeno virüs ile influenza virüs sebeptir. İklim değişiklikleri, vücut direncinin düşmesi, fiziksel veya psikolojik stres olayı başlatabilir. Temel şikayetler ses kısıklığı ve gırtlakta ağrı ve rahatsızlıktır. Bu şikayetlere çoğu zaman öksürük de eşlik etmektedir. Ses tamamen kaybolmaz, ancak kaba bir ses vardır. Muayenede ses tellerinin beyaz görünümünü kaybettiği ve şiştiği gözlenir. Tedavide ses istirahatı, buhar inhalasyonu, soğuk, sigara ve alkolün yasaklanması gibi destekleyici bir tedavi uygulanır. Koyu ya da pürülan bir mukusun bulunuşu daha agresif bir tedaviyi gerektiren bakteriyel bir enfeksiyonu gösterir. Bu durumda tedaviye antbiyotikle birlikte mukolitik ajanlar ilave edilmelidir. Bu tedavi ile akut larenjitler birkaç gün içerisinde düzelir.
Kronik Larenjit
Asıl sebebi bulmak genellikle zordur. Sigara, pürülan sinüzit ve diğer solunum yolu enfeksiyonları, endüstriyel gaz ve dumanlar, larengofarengeal reflü, sesin kötü kullanımı ve ağız solunumu iritasyon nedeni olabilir. Alkol de ses tellerinde ödem ve kanamanın daha kolay oluşmasına yol açar. Hastalar ses kısıklığı ve hafif öksürükten şikayetçidir. Bu şikayetler sinsi başlayabileceği gibi bazen de bir üst solunum yolu enfeksiyonu sonucu sürekli hale gelebilir. Muayenede ses telleri beyaz renklerini kaybetmiş, pembe ve kırmızı bir renk aldığı görülür. Gırtlak mukozası pürüzsüz ve düzenli ise biyopsi yapılmamalı, hasta yakın takip edilmelidir. Bu durumda ses istirahatı, sigara ve alkol yasağı ve uygun medikal tedavi ile tamamen iyileşme sağlanabilir. Ancak ses telleri üzerinde lökoplaki veya keratoza ait beyaz lekeler bulunuyorsa mutlaka biyopsi uygulanmalıdır. Biyopsi sonucuna göre de tedavi protokolü düzenlenmelidir.
Ses Teli Nodülü
Nodüller, ses tellerinin serbest kenarlarında travma sonucu oluşan iyi huylu şişliklerdir. Bunlara şarkıcı nodülü de denmektedir. Genellikle ön 1/3 ile arka 2/3 birleşim yerinde bulunurlar. Bu nokta ses tellerinin titreşiminin en yoğun olduğu bölgedir. Sesin aşırı veya hatalı kullanımı travmaya neden olabilir. Nodülü olan hastalar genellikle agresif, sinirli kişilerdir. Ses kısıklığı yegane şikayettir. Erken dönemde nodül, her iki ses teli serbest kenarında yumuşak, kırmızı şişlikler olarak görülür. Tedavide nodüle sebep olabilecek sesin hatalı kullanımı önlenmeli, nodül oluşumuna yol açabilecek sinüzit ve larengofarengeal reflü gibi hastalıklar araştırılmalı ve bu hastalıkların bulunması durumunda da uygun medikal tedavi düzenlenmelidir.
Fibrotik veya sert nodül dediğimiz travmanın devamı halinde oluşan nasırlaşma durumunda cerrahi tedavi yapılabilir. Cerrahide klasik soğuk mikrolarengeal cerrahi yapılmalı, lazerden uzak durulmalıdır. Ancak mutlak suretle cerrahi öncesi ve cerrahi sonrası ses terapisi yapılmalıdır. Çocukluk çağı ses teli nodüllerinde ise cerrahinin yeri yoktur, ses terapisi yapılmalıdır.
Ses Teli Polibi
Ses tellerinin iyi huylu tümörleridir. Erkeklerde ve sigara içenlerde sıktır. Hastalığın oluşumunda kronik travma ve sesin kötü kullanımı rol oynamaktadır. Alerji ve sigara gibi faktörler de polip oluşumunu etkilemektedir. Poliplerin ilk belirtileri ses kısıklığı ve solunum problemidir. Tek taraflı polipler farklı titreşimlere neden olarak seste çatallaşmaya neden olurlar. Poliplerde tercih edilen tedavi yöntemi mikrolarengeal cerrahidir. Cerrahide klasik soğuk cerrahi yanında lazerle eksizyon da yapılabilmektedir.
Reinke Ödemi (Polipoid Dejenerasyon)
Ses tellerinde mukoza altındaki Reinke boşluğunda sıvı toplanması ile karakterizedir.
Nedenleri arasında alerji, enfeksiyonlar ve özellikle lokal irritanlar rol oynar. Sigara kullanımının ve kronik sinüzitin Reinke ödemi gelişmesinde önemli rol aldığı bilinmektedir. Son yıllarda mideden gelen asit kaçağının (larengofarengeal reflü) da Reinke ödemine yol açtığı gösterilmiştir.
Ses tellerinin hacmi, reinke boşluğundaki sıvı nedeni ile arttığı için ses tellerinin saniyedeki titreşim sayısı (frekans) azalır ve ses de kalınlaşmış olacaktır.
Son yıllarda sigara kullanımının kadınlarda da artması ile bu hastalık kadınlarda da sıkça görülebilmektedir.
Seste kısılma ve kalınlaşmanın yanında kuru bir öksürük ve boğazda yabancı cisim hissi de mevcuttur. Muayenede ses telleri hacimce artmış ve kızarık olarak izlenir. Bazen ödem o derece aşırı oluşur ki polipoid dejenerasyon meydana gelir. Tedavide mikrolarengeal cerrahi uygulanmalı ve ardından ses terapisi yapılmalıdır. Etyolojide etkili olan faktörler, özellikle sigara ortamdan uzaklaştırılmalıdır.
Ses teli felçlerinde bulgular nelerdir?
1) Tek taraflı ses teli felci: Ses teli genellikle orta hattın hafif dış yanında kalma eğilimindedir. Ses sıklıkla ses teli orta hattaysa normaldir. Ama dış yan tarafta yerleşimde kalmışsa kısa sürede kompanse eder, ancak hafif ses değişikleri kalır. Ancak ses tellerinin arasında belirgin ölçüde aralık kalıyorsa, o zaman ciddi ses kısıklığı ortaya çıkar.
2) Çift taraflı ses teli felçleri: Ses telleri orta hatta veya orta hatta yakın konumdaysa çok iyi ses çıkarırlar. Ancak soluk almada belirgin sıkıntı vardır. Acil müdahale gerekir.
3) Gırtlağın duyusunu sağlayan sinirin felci: Felç tek taraflı olduğunda, başlangıçta sıvılar akciğerlere kaçabilmektedir. Ancak kısa sürede vücut bu durumu telafi eder. Duysal sinir aynı zamanda ses telinin gerginliğini de değiştirir. Bu sinir dalının felcinde ise boğazda basınç duyusu, boğaz temizleme ihtiyacı, hafif derecede ses kısıklığı gelişir. Eğer bu duyusal sinirin her iki kasa hareket veren dalında felç ortaya çıkmışsa, hasta konuşma sesinin sıklıkla normal olduğunu, ancak şarkı söylerken sesinin değiştiğini ifade etmektedir. Çift taraflı duyusal sinir felçlerinde ise yiyecek ve sıvıların akciğere kaçması kaçınılmaz hale gelmektedir.
Ses teli ameliyatları (Polip,Nodül) Ses inceltmesi ameliyatları (Lazer ile)
Gırtlak kanseri ameliyatları
Gırtlak (Larenks) neresidir?
Oral kavite dediğimiz ağız boşluğumuzun tabanını oluşturan dilimizin bittiği yerden yani dil kökünden başlayıp boynumuzun önünde yer alan adem elması denen kalkansı çıkıntı (Tiroid kıkırdak) içinde korunuma alınmış ses telleri (vokal kord) ve ses tellerinin başlangıç kısmını barındıran yüzük şeklindeki sağlam, yuvarlak krikoid kıkırdağın bulunduğu yapıdır. Dil kökünden itibaren dilin kemiği denen dil adelelerinin yapıştığı hyoid kemik ve hemen onun arkasında yer alan yutkunduğumuzda ağzımızın içindekilerin akciğerlerimize kaçmasını engellemek için bir kapak görevi gören epiglot adı verilen esnek kıkırdaktan başlayıp nefes borusuna kadar uzanan 4-8 cm uzunluğunda boynumuzun ön orta hattını dolduran bu organ hem konuşmamızı sağlamakta hem de nefes alıp vermemizde görev yapmaktadır (bk maket). Ayrıca yediğimiz gıdaların ses tellerinin hemen arkasında yer alan yemek borusuna (esofagus) yönlendirilmesi görevi de yutkunma sırasında boynumuzda yükselerek epiglot ile birlikte kapanan ses tellerini içeren larenkse aittir.
Hem nefes almamızda hem de konuşmamızda ve beslenmemizde rol oynayan bu önemli organ içinde ses tellerimizi çalıştıran, dışında boynumuzda ise aşağı yukarı hareketini sağlayan çok sayıda adele tarafından kontrol edilmektedir. Ses telleri adını verdiğimiz (vokal kord) iki narin yapı konuşma ve ses çıkarmada temel sesi yani temel frekansı verme görevini içerir. Çıkarılan temel sesin harmoniklerle zenginleştirilip büyütülmesi ve güzelleştirilmesinde ses tellerinin üzerinde yer alan yutak, ağız ve burun boşluğu görev almaktadır.
Bu kadar çok görev üstlenen larenks her türlü travma ve irritasyondan fazlasıyla etkilenmekte ve kanserojenlere maruz kalabilmektedir.
Kanser nedir ?
Kanser vücudumuzda bulunan hücrelerin değişime uğrayarak kontrolsuz şekilde büyümesi ve yayılması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Kanserli hücrelerin sürekli bölünmeleri sonucu bu hücreler bir yumak halini alır ki bu yumağa tıp dilinde tümör adı verilir. Buna halk arasında “ur” da denmektedir. Bir hücrenin nor
mal yapısını kaybedip kontrolsuz şekilde büyümesi için bir uyarıcı, bir irritan faktöre belli bir süre maruz kalınması, ailede kansere yatkınlık gerekmektedir. Vücudumuzdaki normal hücreler aynı vücudumuz gibi doğar büyür, çoğalır ve ölürler. Bir hücre normal yapısını değiştirip kanser hücresi halini aldığında bazı yapısal özellikler kazanır.
Bunlar:Kanserli hücreler ölümsüzlük kazanır, yani durmaksızın devamlı çoğalırlar ve bulunduğu organı işgal eder.
Normal hücreler kendilerinden farklı hücre grupları ile temasa geldiklerinde dururlar oysa kanserli hücreler hangi farklı hücre grubu ile karşılaşsalar onları işgal ederek yok etmeye çalışırlar.Kanserli hücreler devamlı çoğaldıklarından, çoğalmak için ihtiyaçları olan besin maddelerini kandan aldıklarından mevcut damar sistemimizden yeni damarlar alarak kendini besler.Bu yeni damarların içine ve lenf sıvısına karışarak kanserli hücreler vücudumuzun başka yerlerine de taşınırlar ve orada da yeni kanser yumruları oluşturabilirler ki buna metastaz denir.Yurdumuzda en çok görülen kanserler Akciğer, meme, mide, kalın barsak ve mesane kanserleridir. Bu kanserlere göre daha az oranda görülen gırtlak kanserleri daha çok erkeklerde görülen bir kanser türüdür. Tütün ve tütün ürünleri ile bağlantısı olan bu kanser türüne erkeklerde kadınlara oranla 5.6 kat fazla rastlanırken kadınların sigara kullanımını arttırmaları sonucunda oran 4.5 lara düşmüş yani kadınlarda da sık görülmeye başlamıştır. İçilen sigara miktarı da bu kanserlere yakalanma olasılığını arttırmaktadır. Günde yarım paket sigara içen birinin bu kansere yakalanma olasılığı içmeyen birine göre 4.4 kat fazla iken iki paketten fazla içen birinin bu kansere yakalanma olasılığı 10.4 kat fazladır. Sigara ve alkolun yanında yüksek mide asidi reflüsü, boya, metal, plastik, petrokimya ürünleri ile çalışanlarda bu kansere yakalanma olasılığı bulunmaktadır.
Hastalar hangi yakınmalarda şüphelenmelidirler? Bu bölge kanserlerinde hastalar ses kısıklığı, boğaz ağrısı, kulak ağrısı, ağrılı yutma, yutma güçlüğü yakınmaları ile sağlık kuruluşlarına başvururlar. Geçmeyen ses kısıklıkları (15 günden uzun süren), nefes almada güçlük, gürültülü solunum, ağzı dolu imiş gibi zorlanarak konuşma, ağza tükrük ile beraber veya sadece kan gelmesi gibi durumlarda şüphelenmek gerekir. İlerlemiş olgularda boyunda şişlik ile (metastaz) karşılaşılabilir.
Tanı: Larenks kanserleri tanısında kanser şüphesi taşımak önemlidir. Hasta yakınmaları, süresi, hastada kilo kaybı olup olmadığı, sigara, alkol öyküsü, ailede kanser varlığı gibi sorular dikkatle araştırılıp detaylı bir sorgulama yapılmalıdır. Kanserde en önemli belirleyici zamandır. Hastayı ilk gören hekimin bulguları iyi değerlendirmesi, şüphelenilen her durumda larenksin görülmesi, görüntülenmesi, normal yapının değiştiği yerden mutlaka biyopsi alınması ve patolojik tanının konunması zorunludur.
Tedavi: Tüm kanserlerde olduğu gibi larenks kanserlerinde de tedavi bir ekip işidir. Hastalığın direkt görüntülenmesi, biyopsi ile hastalığın patolojik tanısının konulması, radyolojik olarak hastalığın yayıldığı yerlerin belirlenmesinde ve tedavi yöntemlerinin seçilmesinde baş boyun onkolojisi ile uğraşan tüm birimlere görev düşmektedir. Hasta ile paylaşılan tedavi seçenekleri içerisinde kulak burun boğaz hekimlerine düşen görev hastalığın görülüp hasta ve yakınlarına gösterilmesi, biyopsi alıp tanının patolojik olarak konulmasına yardımcı olması ve cerrahiyi gerektiren durumlarda yapılacak cerrahiyi belirlemesi ve cerrahi sonrası rehabilitasyon veya ek tedavi gerektiren durumlarda düzenli olarak hastayı takip ederek gözlem altında bulundurmasıdır. Hastanın sağlık durumu veya tercihi cerrahiye uygun değil ise radyoterapi veya diğer tedavilere başvurulduğunda da kulak burun boğaz hekimleri düzgün aralıklarla hastaların larenks ve boyunlarını değerlendirebilmektedirler.
Larenkste kansere yönelik cerrahi kararı verilirse bazı olgular endolarengeal yani boynu ve larenksi açmadan ağız içinden girilerek cerrahi aletler veya lazerler yardımı ile temizlenebilir. Endolarengeal olarak çıkartılamayacak konum veya boyuttaki lezyonlar ile boyun metastazı şüphesi veya tanısı olan hastalarda boyundan yaklaşılarak larenks ve boyun disseksiyonu yapılır. Hastalığın yaygınlık derecesine göre larenksin bir kısmı parsiyel larenjektomi ile veya tamamı total larenjektomi ile çıkartılır. Total larenjektomi sonrası hastanın soluk alıp verebilmesi için boynun orta alt tarafında kalıcı bir delik (trakeostoma) oluşturulması gerekmektedir. Halkımız tarafından cerrahi girişimden en çok vazgeçilme nedeni olan bu kalıcı delik ameliyat sonrası konuşmaya bir engel değildir. Kısa bir eğitim ile öğretilen esofageal konuşma veya çıkartılan larenks yerine nefes ve yemek borusu arasına konan küçük bir silikon protez ile hastalar konuşabilmekte ve normal yaşamlarını sürdürebilmektedir.
Vücudumuzdaki pek çok kansere göre nispeten erken belirti veren larenks kanserlerinde erken tanı ve tedavi ile oldukça yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır.