Herkesin sinüsü var mıdır?
Evet, yeni doğmuş bir bebeğin bile çok küçük olsa dahi sinüsleri vardır. Başlangıçta bezelye büyüklüğünde olan bu boşluklar burnun içinden yüz ve kafatası kemiklerinin içine doğru genişleyen boşluklardır. Çocukluk ve genç erişkinlik çağında büyümeye ve genişlemeye devam eder. Hava cepleridirler. Burnun iç yüzünü kaplayan zarın aynısı tarafından kaplanmaktadırlar ve bir kurşun kalem başı büyüklüğünde açıklarla burun boşluğuna bağlanırlar.
Sinüsler ne işe yarar?
Sinüsler normal salgı (mukus) oluşturan burun, sisteminin bir parçasıdır. Normal olarak burun ve sinüsler günde yaklaşık olarak yarım litre mukus salgılar. Üretilen mukus burun örtüsü (mukoza) üzerinde hareket ederek bakterileri, havayla taşınan partikülleri ve toz parçacıklarını temizlerler. Sonra bu mukus geriye boğaza süzülür ve yutulur. İçindeki parçacıklar ve bakteriler mide asidi tarafından parçalanır. Birçok insan bunun farkında değildir çünkü normal bir vücut fonksiyonudur.
Burun gerisine akıntı ne demektir?
Burun içi; hava kirliliği tarafından, allerjiye neden olan maddeler tarafından, dumanla veya virüsler tarafından rahatsız edildiğinde normalden çok fazla mukus üretir. Bu burun zarlarındaki allerjik maddeyi yıkayıp uzaklaştırmak amacıyla bol miktarda üretilmiş, berrak su gibi bir salgıdır. Burun arkasına doğru su gibi bir salgı oluşur. Arkaya akıntının en önemli nedeni bu olaydır. Bir başka tipte ise mukus yapışkan ve kıvamlıdır. Bu, hava yollarının çok kuru olduğu ve zarların yeterince sıvı salgılıyamadığı durumlarda görülür. Bakteriler tarafından oluşturulan enfeksiyonlarda da yapışkan ve kıvamlı mukus gözlenir aynı zamanda cerahatten dolayı mukusun rengi sarı veya yeşil olabilir.
Sinüs nedir?
"-it" eki tıpta enfeksiyon veya enflamasyonu ifade eder. Bu nedenle sinüzit, sinüslerin enfeksiyonu veya enflamasyonudur. Tipik bir akut sinüzit vakası soğuk algınlığı veya allerjik bir atak sonucunda fazla miktarda mukus salgılanması ile ortaya çıkar. Zarlar o kadar çok şişebilir ki sinüslerin küçük açıklıkları kapanır. Hava ve mukus burun ile sinüsler arasında rahat hareket edemezse mukus sinüsler içinde birikir ve basıncın artmasına neden olur. Hangi sinüsün etkilendiğine bağlı olarak yüzde veya alında üzerine basmakla oluşan, gözler arasında veya gerisinde, yanaklarda ve üst dişlerde ağrıya meydana gelir. Çıkışı kapalı ve mukus dolu bir sinüs bakterilerin üremesi için çok uygun bir ortamdır. Soğuk algınlığı normalden fazla sürerse ve sümüğün rengi yeşil-sarıya dönerse veya garip bir tat oluşursa muhtemel bakteriyel enfeksiyon gelişmiştir. Akut sinüzit olgularında yüzdeki ve alındaki ağrı çok kötü olabilir. Sinüs çıkışının uzun süre kapandığı durumlarda kronik sinüzit gelişir. Baş ağrısı az görülür ancak akıntı ve kötü koku devam eder. Enflamasyonun çok aşırı olması sonucunda polip adı verilen oluşumlar gelişir. Bazı sinüzit olguları üst dişteki enfeksiyonun sinüse geçmesi sonucunda oluşur.
Sinüzit tehlikeli midir?
Sinüzit olgularının büyük çoğunluğu tıbbi tedaviye cevap verir ve tehlikeli değildir. Bununla birlikte sinüs içindeki bir enfeksiyon hem göze hem de beyne çok yakındır. Enfeksiyonun göze veya beyine yayılması çok nadirdir. Enfeksiyonlu sinüslerden akan mukus akciğerler için sağlıklı değildir. Böylece sinüzit; bronşit, kronik öksürük veya astım ı ya azdırır yada bunların ortaya çıkmasına neden olur.
Sinüzit baş ağrısı nedir?
Soğuk algınlığı sırasında veya burun örtüsü şiştiği ve burnun aktığı zamanda veya burun sümükle dolu olduğunda yüzde, yanaklarda, alında veya göz çevresinde ortaya çıkan baş ağrısı muhtemelen sinüzit ağrısıdır. Sinüs enfeksiyonu buna neden olur. Bir başka tür sinüs baş ağrısı ise uçak inmek üzere alçaldığı zaman ortaya çıkar. Bu özellikle soğuk algınlığınız veya aktif allerjiniz varsa belirgin olur (buna "Vakum Baş Ağrısı" denilir). Maalesef sinüs baş ağrısıyla karıştırılabilecek birçok başka neden vardır. Örnek olarak migren ve diğer damar kaynaklı baş ağrıları veya gerginlik baş ağrısı hem alın ve göz çevresinde ağrı oluşturması hem de burun akıntısına da neden olabilmelerinden dolayı sinüzit ile karıştırabilirler. Ancak bu tip baş ağrıları doktor müdahalesi olmadan kısa sürede gelip geçerler. Doktor müdahalesi olmadan uzun süren ve ancak antibiyotik tedavisiyle düzeltilebilen sinüzitten farklıdırlar. Bununla birlikte arada sırada gelen, bulantı ve kusmaya neden olan baş ağrısı daha ziyade migren baş ağrısıdır. Şiddetli, sık ve uzun süren baş ağrılarının tanısı için mutlaka doktora baş vurulmalıdır.
Kimler sinüs problemi ile karşılaşırlar?
Gerçekte herkes sinüs enfeksiyonu geçirebilir ancak bazı gruplar daha hassastırlar. Allerjisi olanlar : Bir allerji atağı soğuk algınlığı gibi mukozanın şişmesine, sinüs kanallarının kapanmasına, mukus akımının engellenmesine ve bakteri enfeksiyonuna neden olur. İyi nefes almayı ve mukus akışını engelleyecek yapısal burun bozuklukları olanlar : Örnek olarak kırık bir burun veya septum deviasyonu (septum burun delikleri arasında burnu sağ ve sol olmak üzere ikiye bölen kıkırdak bir yapıdır. Bunun bir tarafa doğru eğilmesine deviasyon denir.) Sık sık enfeksiyona maruz kalanlar: Okul öğretmenleri ve sağlık personeli hassastır. Sigara içenler: Tütün dumanı, nikotin doğal direnç mekanizmasını bozarlar.
Doktor sinüslerim için ne yapacaktır?
Kbb Doktorunuz size soluk alıp vermeniz, burun akıntınızın rengi ve kokusu ve hangi olayların (günün hangi saatinde veya hangi mevsiminde ) bu bulgulara neden olduğu ile ilgili sorular soracaktır. Baş ağrınızı tarif etmeye hazır olun; Ne zaman ve hangi sıklıkta olduğu, ne kadar sürdüğü, bulantı, kusma, görme bozukluğu, veya burun tıkanıklığı ile ilişkili olup olmadığı. Kulak Burun Boğaz uzmanı özellikle mukozanın görünüşüne ve salgının niteliğine dikkat ederek kulağınızı, burnunuzu, ağzınızı, dişlerinizi, ve boğazınızı muayene edecektir. Burnunuzdaki hassasiyeti inceleyecektir. Bazı durumlarda sinüslerinizin röntgen fılmi gerekli olabilir. Sinüzit tedavisi doktorunuzun koyduğu teşhis ile bağlantılı olacaktır. Enfeksiyonlar için antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale bazen de her ikisi birden gerekebilir. Akut sinüzit çoğunlukla antibiyotik tedavisine yanıt verirken kronik için genellikle cerrahi müdahale gerekmektedir. Son yıllarda uygulanan Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) bu hastalıkların çözümünde uygulanan basit bir tekniktir. Sonuçlar oldukça başarılıdır. Eğer bulgular allerji, migren veya sinüzite benzeyen bir başka nedenden dolayı ise doktorunuz alternatif bir tedavi planı uygulayacaktır.
Sinüslerim için ben ne yapabilirim?
Soğuk algınlığı olduğunuz zaman buharla nemlendirici kullanın. Allerjiniz varsa bunu kontrol edin. Yatağınızın baş tarafı daha yükseltilmiş bir şekilde uyuyun. Dekonjestanlar kullanılabilir ancak içlerindeki kimyasal maddeler adrenalin gibi etki gösterebileceğinden yüksek tansiyonu olanlarda riskli olabilir. Aynı zamanda bunlar uykusuzluğa neden olan uyarıcıdırlar. Kullanmadan önce doktorunuza baş vurun. Burnunuzu tahriş eden kirleticilerden, özellikle sigara dumanından uzak durun. Dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın. Enfeksiyonu olduğunu bildiğiniz insanlarla ilişkilerinizi sınırlamaya çalışın bu olmuyorsa bir takım önlemler alın (el yıkamak, ortak havlu ve önlük kullanmamak). Birçok reçetesiz sinüs ilacı satılmaktadır ancak uygun bir tanı koyulmadan bunları kullanmak doğru değildir.
En iyisi sizi muayene eden ve sizin şikayetlerinizi bilen doktorunuzun verdiği ilaçları kullanmaktır.
Çocuklarda Sinüzit
Çocuklardaki kulak burun bogaz hastalıklarıyla ilgili problemlerin çok büyük bir bölümü direkt ya da indirekt olarak allerji ile ilgilidir. Çocukların %10’unda allerjik nezle olduğu tahmin edilmektedir.
Çocukluk çağı sinüzitlerinde de altta yatan bir allerjik hastalığın gözden kaçırılmaması gerekir.
Akut enfeksiyon atakları dışında kalan sürelerdeki bir takım bulgular, bize allerjik hastalık konusunda çok önemli bilgiler verir. Burun akıntısı, egzema, sık tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları, uykuda düzensizlik, huzursuz ve hırıltılı ya da horlayarak uyuma, sık tekrarlayan orta kulak enfeksiyonları, ailede anne ya da babada allerji öyküsü ilk olarak sorguladığımız özelliklerdir. Allerjik nezle mevsimsel ya da yıl boyu süren sekillerde karşımıza çıkabilir.
Elbette ki sık sık tıkanan bir burunda, hava sirkülasyonunun iyi olmadığı bir burunda, sinüzit gelişme riski çok daha fazladır. Özellikle soğuk kış aylarında, gripal enfeksiyonların yoğun yaşandığı dönemlerde basit bir nezle bu tip hastalarda sinüzit atağı haline kolayca dönüşebilir.
Sinüzit normal şartlarda en geç 6-8 hafta içinde iyileşen bir hastalıktır. Belirtiler 12 haftadan daha uzun sürerse ve akut ataklar halinde seyrediyorsa artık kronik bir sinüzitten bahsetmeye başlarız. Kişide bağışıklık sorunu olup olmadığından sistemik diğer birçok hastalığa kadar araştırılması ve elimine edilmesi gerekir. Örneğin özellikle çocuklarda burunda bir yabancı cisim(oyuncak parçası, gıda maddesi, boncuk vs...) burunda kötü kokulu akıntı ve sinüzite neden olabilir. Bunların iyice araştırılıp tedavinin buna göre düzenlenmesi son derece önemlidir. Özellikle çocuklardaki sinüzitlerde elbetteki enfeksiyonun durumuna göre gerekiyorsa antibiyotik ve diğer destekleyici tedaviler uygulanmakta ancak geniz eti, ileri derecede büyük bademcik, burun polibi dediğimiz et büyümeleri gibi burun tıkanıklığına neden olan bir obstrüksiyon nedeni varsa cerrahi yöntemle solunum yolunun açılması gerekebilir. Hatta kronik sinüzit tanısı koyduğumuz hastalarımızda pediatrik grupta da endoskopik sinüs cerrahisi uygulamaktayız.
Endoskopların tıp alanında yaygın kullanımıyla birlikte burun cerrahisinde yeni bir dönem başladı ve eskiden uyguladığımız birçok cerrahi tekniği artık kullanmaz olduk. Eğer medikal tedaviyle sinüzit iyi edilemiyor ise ve çekilen filmlerle de ameliyat gerekliliği saptanmış ise endoskopik sinüs cerrahisi çocuk hastalarda da başarıyla uygulanabilmektedir.
Endoskopik Gözyaşı Kesesi Cerrahisi
Göz yaşı, göz kapağının altında bulunan bezlerden salgılanır. Göz yüzeyini dolaştıktan sonra göz pınarları dediğimiz oluşumlardan geçerek burnun hemen yanındaki bir kesede toplanır ve buradan da bir kanalla burun içine ulaşır. Ağladığımız zaman burnumuzun akmasının sebebi budur.
Bu sistemi basitçe bir havuza benzetebiliriz. Gözyaşı bezi musluk, kese ise havuz gibi düşünülebilir. Buruna akmasını sağlayan kanal ise havuzun deliği gibi biriken sıvının boşaltımını sağlar. Musluktan gelen su havuzda toplanır ve azar azar delikten boşaltılır. Eğer delik tıkanırsa havuz dolar ve bir süre sonra taşar.
Erişkinlerde normal zamanlarda göz yaşarmasının sıklıkla sebebi göz yaşının buruna akışında oluşmuş tıkanıklıktır. Bu tıkanıklık çoğu zaman keseden sonraki kanalın içindedir. Kesin sebebi bilinmemekle birlikte geçirilmiş enfeksiyonlara bağlı tıkanma olabilir.
Hastalardaki en sık şikayet göz yaşarmasıdır. Bu durum sağlık açısından çok ciddi görünmese de hayat kalitesini olumsuz etkileyen bir sorundur. Bu sorunu yaşayanlar her ortamda ellerinde mendille gözlerini sürekli silmek ve meraklı gözlere ağlamadıklarını açıklamak zorunda kalmaktadırlar.
Durgun suda mikrop üremesi kolaydır. Bu nedenle kesenin içinden buruna akamayan gözyaşında da mikrop üremesi kolaylaşır. Bu hastalarda zaman zaman gözyaşı kesesinde enfeksiyonlar gelişebilir. Göz ve burun arasında ağrı, kızarıklık ve şişlikle kendini belli eder. Estetik olarak hoş olmayan bir görüntü yaratır. Çoğunlukla çok korkulan enfeksiyonlar olmamakla birlikte, bazı durumlarda tüm göz yuvarlağını etkileyebilecek şekilde yayılıp tehlikeli hale gelebilirler.
Gördüğünüz gibi bu şikayetlerin hepsi gözle ilgilidir. Bu nedenle bu hastalar öncelikle göz doktoruna başvururlar. Böyle olması yerindedir, çünkü her göz yaşarması kanal tıkanıklığına bağlı değildir. Başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Öncelikle göz doktoru tarafından durumun kanal tıkanıklığına bağlı olduğunun belirlenmesi gerekir.
Bu aşamadan sonra çözüm aşamasına geçiyoruz. Bu da ameliyat anlamına geliyor. Eski yıllarda bu ameliyat sıklıkla dışarıdan yapılıyordu. Yani göz ile burun arasındaki deriye kesi yapılıyordu, buradan kese dış duvarına ulaşılıyor onu da açarak iç duvar burun içine ağızlaştırılıyordu.
Bu ameliyatta asıl amaç iç duvarı ağızlaştırmak olduğu halde oraya ulaşmak için mecburen dış duvarı da açmak gerekiyor. Bu da bu bölgedeki nazik kaslara zarar verdiği için kesenin bir pompa gibi çalışıp gözyaşını içine çekme fonksiyonunun bozulması anlamına geliyor. Bu da kanal açık olsa bile göz yaşarmasının bir miktar devam etmesi anlamına gelebiliyor. Ayrıca ciltte bir kesi yapılması ve dikişle kapatılması da gerekiyor.
Yıllar içinde endoskopinin kullanımının yaygınlaşmasıyla bu tekniğe daha az doku hasarı yaratan bir alternatif geliştirildi. Endoskopik DSR. Bu teknikte asıl ulaşılmak istenen bölgeye doğrudan ulaşılıyor. Yani burun içinden girilerek doğrudan kese iç duvarı burun içine ağızlaştırılıyor. Cilde kesi yapılıp dikiş atılmadığı gibi, kese dış duvarına zarar verilmediği için pompa fonksiyonu da zarar görmüyor.
Bu ameliyat 20 dakika kadar sürüyor. Lokal anesteziyle de yapılabilir, ancak ben genel anesteziyi tercih ediyorum. Ameliyat sonrası tampon yerleştirmek gerekmemesi hasta konforu açısından memnuniyet verici bir detay. Hasta birkaç saat içinde hastanemizden taburcu edilebiliyor.
Tartışmalı sayılabilecek bir detay da silikon tüp yerleştirilmesi. Açılan yeni yolun tıkanmaması için göz pınarı ile kese ağzı arasına misina benzeri silikon ipler yerleştiriliyor. Bunu hiç yerleştirmeyen cerrahlar olduğu gibi, yerleştirdikten sonra 6 ay yerinde bırakan cerrahlar da var.
Kişisel olarak silikon tüp yerleştirmeyi yararlı buluyorum. Bu silikonu 2 ay sonra kontrol muayenesinde alıyorum. Silikonun alınması lokal anestezi bile gerektirmeyen yaklaşık 30 saniye süren bir işlem. Basitçe silikonun göz tarafındaki ucu kesiliyor ve burun içindeki ucu çekilerek dışarı alınıyor. Bu işlem sırasında herhangi bir ağrı veya rahatsızlık söz konusu değil. Yıllar içinde artan sayıda göz ve K.B.B. doktoru tarafından tercih edilen bir yöntem olan endoskopik DSR hem hasta hem de hekim açısından son derece memnun edici bir yöntem.